Yazar "Ördem, Eser" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Critical pedagogy and critical theory of technology in English language teaching: views from Turkey(2020) Ördem, EserStudies on critical pedagogy and technology have been on the rise in recent decades. However, bringing critical pedagogy and critical theory of technology together has been hardly studied in English language teaching (ELT) and English as a second language (ESL). This study aims to enable the researcher and learners to compare two different technologies by using participatory action research (PAR). The participants (n=35) were given two data collection tools composed of a questionnaire and semi-structured interview form. The researcher and the learners collaborated with each other in each stage of the online syllabus preparation. The findings show that the learners developed negative attitudes towards the non-interactive Versant English Test (VET) and the online platform provided by the textbook publishers. However, the learners developed positive attitudes towards the use of the interactive online Google discussion platform where they were able to debate sociopolitical issues within the framework of critical pedagogy. In addition, the findings also imply that familiarizing learners with critical pedagogy and critical theory of technology can endorse authenticity, agency, reflection, action and praxis via online platforms.Öğe Critical pedagogy and language teachers` language proficiency: Towards critical language proficiency(2022) Ördem, EserStudies on language proficiency of foreign language teachers have evoked considerable interest in recent decades. However, only mainstream core skills have been propounded in line with the framework of conventional approaches that have ignored critical perspectives. Although critical theory emanating from the ideas of Marx has produced critical pedagogy that aims to enable individuals to approach any subject or issue from a socio-political perspective, its applications have been insufficiently observed in the realm of language teacher education. This study aims to help language teachers improve critical language proficiency by providing them with an example of practice with a tentative syllabus. The benefit of using such an example might enable them to perceive language as an aim in itself rather than merely a tool that is devoid of criticality. Therefore, adding the dimension of criticality to mainstream language proficiency composed of core skills may produce critical language teachers as intellectuals attempting to transform their immediate social circles and create meaningful changes with an emphasis on the adoption of intrinsic motivation. The incorporation of critical literacy and critical consciousness into the content of language proficiency can empower language teachers in that they can address authentic socio-political issues that provide authentic, meaningful and comprehensible input which can turn into output. In this sense, criticality and reflection can be two indispensable elements of language proficiency for language teachers.Öğe CRITICAL PEDAGOGY AND PARTICIPATORY APPROACH IN TURKEY: VIEWS OF PRE-SERVICE ELT TEACHERS(2019) Ördem, Eser; Ulum, Ömer GökhanAlthough the contemporary history of critical pedagogy and Englishlanguage teaching methods dates back to 1960s, the implementation anduse of critical pedagogy has been hardly used in ELT departments andEFL classroom settings because the principles of critical pedagogy andthe commercial desires of global textbooks publishers affected by thestatus of English as a lingua franca have remained incompatible. Thelatter has been more prevalent and imposing owing to commercial factors.This study aimed to unravel the views of pre-service ELT teachers (N=39)regarding the topics covered on the agenda released within the lastmonth. Two data collection tools were used to collect data. The first toolwas composed of a list of topics that contained social, cultural, religious,political and other risky topics. The second tool was an interview form toelicit the pre-service teachers’ detailed views regarding the inclusion ofthe topics. The results indicate that the topics shown to the participantswere hardly mentioned in ELT classrooms. However, they noted that theinclusion of the topics was necessary in the curriculum of ELTdepartments in Turkey. In addition, various social and political issuesneed to be incorporated into curriculum and syllabus by developing theculture of radical, pluralistic and direct democracy, and these sociopolitical topics need to be negotiated in classes that teach English as asecond language in a democratic atmosphere. A critical perspective needsto be developed towards global textbooks in English.Öğe Deconstructing ELT ideology and normalized discourses through critical discourse analysis: Collaborative autoethnography(2022) Ulum, Ömer Gökhan; Ördem, EserEnglish language teaching departments have been regarded as neutral and prestigious for more than a century. However, the colonial, neocolonial, postcolonial and neoliberal practices of these departments are forgotten. In this study, we aim to deconstruct this ideology and develop a critical perspective within the framework of critical pedagogy and critical discourse analysis. Both of these two approaches aim to analyze power, power relations, forms of knowledge and subjective experiences. This study is based on collaborative autoethnography that prioritizes researchers` beliefs, experiences, observations and stories. We asked 10 guiding questions that showed how we came to reject our current identity in ELT discipline that produced various forms of knowledge that constitute certain discursive practices. We aimed to show that ELT departments in Turkey are a continuation of this colonial and neoliberal mind, and therefore a new space should be created for other languages to take their place on social circles. We strongly recommend that ELT departments can incorporate lessons that reinforce criticality, critical pedagogy and critical discourse analysis so that the real historical conditions could be shown to the students and teacher candidates in these departments. Therefore, new discourses can be constituted and produced to allow novel subjective experiences and practices.Öğe EMERGENCE OF COMPLEX SENTENCES IN SECOND LANGUAGE ACQUISITION(2017) Ördem, EserYabancı dil öğrenmede karmaşık cümleler üzerinde yapılan araştırmalar son yıllarda giderek artmaktadır. Çeşitli teoriler karmaşık cümlelerin doğasını anlama yönünde farklı perspektifler geliştirmiştir.Çalışmanın kuramsal arka planı, temel çeşitlilik ve kullanım temelli yapı dilbilgisine dayanmaktadır. Her iki kuram da yapıların kademeli olarak birinci veya ikinci dilde ortaya çıkmasının önemini vurgulamaktadır. Bu çalışma, bir yıl süreyle İngilizcenin yabancı dil olarak öğretildiği hazırlık programına katılan Türk öğrenciler tarafından yazılan cümlelerin incelenerek karmaşık cümlelerin kademeli olarak ortaya çıkışına odaklanmayı amaçlamıştır. Çalışmanın yöntemi, derlem tabanlı ve betimleyici nitelikte tasarlanmıştır. Araştırma, 53 öğrenci makalesinden elde edilen 1253 cümle ve toplamda 12.000 sözcükten oluşan küçük bir derlem üzerinden gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, isim, zarf ve sıfat cümleciklerinden oluşan karmaşık cümlelerin üretici olarak karmaşık yapılar yerine formüle dayalı bir biçimde ortaya çıktığını ve isim ve zarf cümleciklerinin en sık kullanılan cümlecikler olduğunu göstermektedir. Bu erken dönemde ortaya çıkan karmaşık yapıların formül temelli ve sözcüksel kullanımı, ikinci dil ediniminin de çoklu sözcük bileşenine göre ilerleyebileceğini ve ilk dil edinim yolu ile benzerlik gösterebileceğine işaret etmektedir. . Sonuçlar, sıklık ve dile yoğun maruz kalmanın karmaşık yapıların oluşumunda belirleyici unsurlar olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, zenginleştirilmiş etkinliklerin karmaşık cümlelerin üretimini arttırmada önemli olduğu söylenebilir. Karmaşık yapılarla ilgili gerçekçi ve anlamlı etkinliklerin geliştirilmesi, uygulayıcı olarak öğretmenler tarafından desteklenmelidirÖğe ÖNCEDEN-BELİRLENMİŞ KATEGORİLER YOKTUR – DİLİN BETİMLENMESİ VE TİPOLOJİ İÇİN SONUÇLARI(2015) Haspelmath, Martin; Ördem, EserDilbilgisinin yapısal kategorileri (klitik, ek, birleşik sözcük, sıfat, zamir, yönelme durumu, özne, edilgen, çift ünlü, koronal) dilbilimciler ve dil edinimi esnasında çocuklar tarafından varsayılmak zorundadır. Bu kategoriler yalnızca önceden belirlenmiş bir listeden seçilmek zorunda kalınsaydı, bu daha kolay bir iş olurdu. Bununla birlikte, böyle bir listenin varsayılabilmesine yönelik olarak sunulan öneriler hala ağırlıklı olarak Latince ve İngilizce dil bilgisel geleneğe bağlıdır. Böylece, betimleyici dilbilimcilerin, bütün dillerle ilgili olarak Boas'ın özel dile özgü kategorileri var sayma yaklaşımını benimsemekten başka seçeneği yoktur. Kuramcılar buna karşı sık sık direnirler, fakat karşılaştırmalı dilbilim çalışmaları, oldukça sınırlı bir durumdaki olası doğuştan kategoriler üzerinde birleşmemektedir. Tersine, nerdeyse yeni betimlenmiş her dil, var olan taksonomilere nerdeyse hiç uymayan bazı yeni 'çılgın' kategoriler sunar. Önceden belirlenmiş kategoriler için geçerli kanıt olmamasına rağmen, dilbilimciler hala, Tagalog dilindeki ang- öbeği bir özne mi yoksa konu mudur, Almancadaki er bir zamir mi yoksa bir belirleyici midir, Mandarin Çincesindeki mülkiyet kelimeleri sıfat mı yoksa fiil midir veya Romencedeki belirli artikel bir klitik mi yoksa son ek midir, gibi kategori tartışmalarıyla sık sık uğraşırlar. Dil betimlemesi için önceden belirlenmiş kategorilerin olmaması, bu tür soruların anlamsız olduğunu göstermektedir. Dilbilimcinin işi, gözlemlenen kategorileri şu anda kullanılan popüler kategorilerin içine uygun bir biçimde koymak yerine, olguları olabildiğince ayrıntılı bir biçimde betimlemektir. Tipoloji için önceden belirlenmiş kategorilerin olmaması, karşılaştırmanın kategori temelli değil substans temelli olması gerektiği sonucunu da doğurur. Çünkü kategorilerin tersine substans evrenseldir. Bu anlamda, bu substans görüşü yaygın bir biçimde kullanılan terminoloji (isim-tamlayan dizilimi, fiil-nesne dizilimi vs.) ile dolaylı olarak kabul edilmesine rağmen, Greenbergçi yaklaşımda açıkça tanınmıştırÖğe PARTICIPATORY APPROACH IN EFL CLASSES(2017) Ördem, EserYabancı dil sınıfları, öğretmenler ve öğrenciler arasındaki çatışmalı durumlardan oluştuğundan, ikinci dil öğretimi sınıflarında etkileşim ve iletişimin doğasından şüphe duymak için atılan her bir adım bilgiyi ve söylemi sorgulanabilir hale getirmektedir. Bu nedenle, pürüzsüz, doğrusal ve nedensel açıklamalar, öğrenme ve öğrenme ortamının kaotik yapısını ortaya çıkarmak için yetersizdir. Eleştirel pedagojinin eleştirel düşünme ile birlikte önemi, bazı bağlamlarda ve kültürlerde anlaşılmıştır. Diyalog ve sosyal diyalog, katılımcı yaklaşımda önemli kavramlardır. Refleksiyon ve eylem, diyaloğun iki önemli yönüdür. Bununla birlikte, bu yaklaşımın yaygınlaştırılması bazı kültürlerde yetersiz olarak görülmüştür. Dolayısıyla bu çalışma, Türkiye'de EFL sınıfında Araştırmanın yöntemi, katılımcı eylem araştırmayı gerektiren katılımcı eylem araştırmasıdır. Katılımcılar, Türkiye'deki bir ELT bölümünde 15 lisans öğrencisinden oluşmuştur. İçerik analizi yoluyla incelenen verileri elde etmek için yarı yapılandırılmış mülakat ve kısa süreli günlük kullanılmıştır. Genel sonuçlar katılımcıların birbirleriyle pozitif bir sosyal diyalog geliştirmelerini ve yerel ve küresel düzeyde sosyal, politik ve ailesel sorunlarla ilgili farkındalık kazanmalarını ve katılımcıların zor konuları tartışmak için yavaş yavaş risk almayı başardıklarını göstermektedir. Sosyal diyalog ve demokrasi kültürünün sınıf ortamında geliştirildiği de tespit edilmiştir. Gelecekteki çalışmalar katılımcı yaklaşımı ilkokuldan üniversitelere kadar değişen çeşitli okullarda uygulayabilir. Öğretmenler sosyal diyalog aracılığı ile sınıf içerisinde toplumu dönüştürecek bireyleri motive edebilir ve eleştirel düşüncenin gelişmesine olanak sağlayabilirlerÖğe THE ADULT SECOND LANGUAGE LEARNERS’ ACQUISITION AND PRODUCTION OF SUBJECTOBJECT RELATIVE CLAUSES(2021) Ördem, EserStudies on the acquisition, production and comprehension ofrelative clauses have been increasing dramatically in recent decades.Various models have been proposed to explain the mechanism anddynamics of relative clauses. The relative complex nature of relativeclauses has been challenging linguists and cognitive scientists.However, one of the commonalities in these models is that objectrelative clauses are harder to process, comprehend and produce thansubject relative clauses. This study aimed to focus on the adultlearners’ acquisition of relative clauses. Therefore, four tasks weredeveloped to elicit the data regarding the production andcomprehension of subject-object relative clauses. Hamilton’s subjectobject hypothesis was tested. Five international participants learningTurkish and seven Turkish individuals learning English were involvedin the study. The results show that all of the participants produced andcomprehended subject relative clauses more easily than object relativeclauses. The findings of the study support those of the relatedliterature in that object relative clauses are harder to process, produceand comprehendÖğe TÜRK OKUTMANLARININ ELEŞTİREL PEDAGOJİ ÜZERİNE GÖRÜŞLERİ(2017) Ördem, Eser; Yükselir, CeyhunEleştirel pedagoji yirminci yüz yılın başlarından beri gelişmeye başlamasına rağmen İngilizce öğretmenliği alanında yaygınlaşamamıştır. Kuramsal olarak çok güçlü olmasına rağmen uygulamada istenilen düzeyde sınıf ortamında bir yaklaşım olarak benimsenmemiştir. Bunun muhtemel nedenlerinden biri ders kitaplarının, programların ve müfredatın yaygınlaşmasının geciktirmiştir. Kurs kitaplarının, müfredatın ve öğretmenlerin belli bir konuyu anlatırken çerçevelemesi öğrencileri belli kuramların önüne geçmesi eleştirel pedagojinin konulardan uzak tutmaktadır. Çünkü müfredat ve kurs kitapları seçilirken konuların içeriği riskli konulardan kaçınmayı gerektirebilir. Böylece, bazı konular hem uygulayıcılar hem de öğrencileri için tabu ive riskli hale getirilmektedir. Bu sorunsalın Eleştirel pedagojinin İngilizcenin yabancı dil olarak öğretildiği sınıflarda Türkiye'de ortamında incelenmesi önemli görünmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye'de iki üniversitede İngilizce dersleri veren okutmanların eleştirel pedagoji üzerine görüşlerini araştırmaktır. Eleştirel pedagoji, küresel ve bölgesel bağlamda sorunların ifade özgürlüğü çerçevesinde tartışılmasını içerdiği için bu çalışma okutmanların sınıf ortamında eleştirel pedagojiyi ne ölçüde kullandıklarını araştırmıştır. Çalışmanın diğer bir amacı da katılımcıların ders kitapları ve içeriği hakkında düşüncelerini eleştirel pedagoji çerçevesinde ele almaktır. Çalışmanın ikincil amacı okutmanlara açık uçlu sorular sorarak farkındalığı arttırmaktır. Bu çalışma, İngilizceyi yabancı dil olarak öğreten okutmanların eleştirel pedagoji üzerine görüşlerini incelemeyi amaçlamaktadır. Katılımcılar (N = 9) iki Türk üniversitesinde deneyimli okutmanlardan oluşmaktadır. İngilizceyi yabancı dil olarak öğreten deneyimli İngilizce okutmanlarının eleştirel pedagoji üzerine görüşlerini araştırmak üzere tasarlanan bu çalışma nitel bir araştırma yöntemi olarak tasarlanmıştır. Altı sorudan oluşan açık uçlu bir anket formu oluşturulduktan sonra veriler, tümevarım içerik analizi incelenmiştir. Katılımcıların her bir cümlesi eleştirel pedagoji kavramları ve tanımları çerçevesinde incelenerek kodlama yapılmıştır ve belli kavramlar ön plana çıkmıştır. Sorular eleştirel pedagojinin tanımları ve özellikleri göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Elde edilen veriler araştırmacılara yeni kavramlar ortaya çıkarmada yardımcı olan tümevarım içerik analizi yöntemiyle analiz edildi. Çalışmanın bulguları, katılımcıların belirli konularda, özellikle de siyasi konularda, riskli olduklarından, sınıf ortamında tartışmak için gündemde yaşanan konuları kullanmama eğiliminde olduğunu göstermektedir. Katılımcılar daha çok ders kitaplarındaki konuları takip etme eğilimindeydi. Bu nedenle, bu çalışma gündemle ilgili bazı tartışma konularının bilinçli olarak çerçevelendiğini, hazırlandığını ve seçildiğini bulmuşturÖğe What do Pre-service English Teachers Serve? A Critical Pedagogical Perspective(2021) Ördem, EserPre-service English teachers have been the object of many studies in the discipline of English languageteaching. However, what they have served has been rarely questioned and investigated. Critical pedagogy can help researchers interrogate why English has spread dramatically. An autoethnographicresearch method was used in this study to present the observations, experiences and beliefs of an insider’s perspective. I utilized the tenets of critical pedagogy to criticize the term pre-service. My mainquestion was what pre-service English teachers served. I problematized this term to open broader spacefor the deconstruction of neoliberal policies and criticizing the colonial minds. I believe that Englishlanguage teaching has been used as an indispensable part of neoliberal policies emanating from colonial minds of Anglo-America. Pre-service English teachers should be given the opportunity to criticizeEnglish-centric policies and to protect linguistic human rights. ELT departments can present pla tforms where pre-service itself can be resisted and opposed by the students. Aware of the colonial background, the ELT departments can radicalize student teachers through emancipatory and transformative curricula that prioritize linguistic human rights instead of English-centered linguicist practices.In addition, naming and labeling can be discussed in collaboration with ELT students instead of usingthe pre-service English teachers since serving may have negative connotations in relation to neoliberalism and neocolonialism.